MUKAYYETİZ DEMEK Kİ BİR HÜKÜMLE BU YERDE
ben işte Ali kemal burada oturmuşum
yukardan tarrakeli bir şölen diliyorum
bir şarkı bir ilahi bir kristal çalgı ki
ve sarsacak döşümden ağırlaşan kalbimi
ah zavallı bedenim ne kadar yorulmuşum
güya endazeliymiş mısralarımın hepsi
yüzyılın defterini dürmekle meşhurmuşum
bir saçları dolaşık omuzları kavisli
beklermiş yatağında sabahlara dek beni
dünya denen bahçede muttasıl avunmuşum
oysa kimin haddine kurtarmak her şeyleri
kirlenmek gerekliymiş aksın diye ırmaklar
bu varlık tantanası hummalı bir nöbet ki
bir kere geç kalınmış mühürlenmiş çarşılar
göz yaşı da yetmezmiş çözmek için ukteyi
ben şimdi bir yerleri göstersem ellerimle
orada çok zamandır bir ceset unutulmuş
cebinde kanlı mendil dudağında bir lale
tanrıya şarkısını söylemeden uyumuş
esrikmiş dumanlıymış muhakkak gençliğinde
fakat olan olmuştur fırlamıştır ok yaydan
bir yemişten sonra hep ıskalamıştır insan
bu yüzden dalgınlığı üstü başı perişan
düşüncesi alıktır kurtulamaz hışımdan
şımartılmayı bekler yok yere yeni baştan
ne mümkün bu vadiden geçebilmek öteye
bir geniş pencereden sarmaşıklara uygun
pervasız kahkahalar savurmak her kertede
mücehhez bir beldeye ay ışığıyla dolgun
mukayyetiz demek ki bir hükümle bu yerde
desene cancağızım erlik benim neyime
hangi bir bahaneyle üstüne abanayım
bu çapraşık döngünün sığmaz bir kitabeye
şol tufandan öncesi bin yıllık maceramın
ve zaten canım sıkkın tadım tuzum yok işte
hep yanlış anlaşılmış demek ki tüm rivayet
yokmuş bir karşılığı kızaran yaprakların
arkasından aşina serinlik dileyerek
muttarit ve muhteris düşen tek bir damlanın
ondanmış içlendiği döl saçan kadınların
ben işte Ali kemal burada oturmuşum
yukardan tarrakeli bir şölen diliyorum
bir şarkı bir ilahi bir kristal çalgı ki
ve sarsacak döşümden ağırlaşan kalbimi
ah zavallı bedenim ne kadar yorulmuşum
güya endazeliymiş mısralarımın hepsi
yüzyılın defterini dürmekle meşhurmuşum
bir saçları dolaşık omuzları kavisli
beklermiş yatağında sabahlara dek beni
dünya denen bahçede muttasıl avunmuşum
oysa kimin haddine kurtarmak her şeyleri
kirlenmek gerekliymiş aksın diye ırmaklar
bu varlık tantanası hummalı bir nöbet ki
bir kere geç kalınmış mühürlenmiş çarşılar
göz yaşı da yetmezmiş çözmek için ukteyi
ben şimdi bir yerleri göstersem ellerimle
orada çok zamandır bir ceset unutulmuş
cebinde kanlı mendil dudağında bir lale
tanrıya şarkısını söylemeden uyumuş
esrikmiş dumanlıymış muhakkak gençliğinde
fakat olan olmuştur fırlamıştır ok yaydan
bir yemişten sonra hep ıskalamıştır insan
bu yüzden dalgınlığı üstü başı perişan
düşüncesi alıktır kurtulamaz hışımdan
şımartılmayı bekler yok yere yeni baştan
ne mümkün bu vadiden geçebilmek öteye
bir geniş pencereden sarmaşıklara uygun
pervasız kahkahalar savurmak her kertede
mücehhez bir beldeye ay ışığıyla dolgun
mukayyetiz demek ki bir hükümle bu yerde
desene cancağızım erlik benim neyime
hangi bir bahaneyle üstüne abanayım
bu çapraşık döngünün sığmaz bir kitabeye
şol tufandan öncesi bin yıllık maceramın
ve zaten canım sıkkın tadım tuzum yok işte
hep yanlış anlaşılmış demek ki tüm rivayet
yokmuş bir karşılığı kızaran yaprakların
arkasından aşina serinlik dileyerek
muttarit ve muhteris düşen tek bir damlanın
ondanmış içlendiği döl saçan kadınların
Ali Kemal Akdeniz
Yorumlar